Ana Sayfa
01 Kasım 2021 ( 120 izlenme )
Reklamlar

'Erdoğan, Mehmetçiğimizin kanı üzerinden oy devşirmenin hesaplarını mı yapıyor?'

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, MYK gündemiyle CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı gerçekleştirdi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Merkez Yönetim Kurulu (MYK) gündemiyle ilgili CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı gerçekleştirdi.

Ekonomik krize dikkat çeken Öztrak, "Salgında vatandaşlarına, en az doğrudan gelir desteği veren hükümetlerin başında, Erdoğan Şahsım Hükümeti geldi. Bu nedenle çok sayıda müzisyen ve kahveci esnafımız, işsiz ve çiftçi kardeşimiz canına kıydı. Bu hükümet, milletimizi depresyona soktu. Sinir hastası etti. İşte daha yeni açıklandı. 2020’de Covid 19 kaynaklı, depresyon ve anksiyete vakalarının artışında, ülkemiz Avrupa birincisi olmuş. 128 milyar dolar gerçekten millet için harcanmış olsaydı, millet depresyona girer miydi?" ifadelerini kullandı.

Faik Öztrak'ın açıklamaları şöyle oldu:

“Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir… Kime sorarsanız sonuç, Bu, ‘cumhuriyet’ demektir. Doğan çocuğun adıdır. Ama bu ad bazılarına hoş gelmezmiş… Varsın gelmesin.” 29 Ekim 1923' de Meclis'in en yaşlı üyesi, Müderris Abdurrahman Şeref Bey tarafından adı konan çocuğun, yaşını büyük bir coşkuyla kutladık. Bugün de saltanatın kaldırılmasının 99. yıl dönümü…

29 Ekim’de özellikle çocuklarımızın ve gençlerimizin coşkusu, Ülkemizin geleceğine olan inancımızı daha da artırdı. Kuşkusuz çocuklarımız, ecdadını tanıdıkça, Daha büyük işler yapmak için, Gereken kudreti her zaman kendinde bulacaktır.

Bu şanlı mirası bize emanet eden, Cumhuriyetimizin kurucu babası, Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, Cumhuriyet uğruna mücadele eden, Aklı hür, vicdanı hür, irfanı hür tüm vatan evlatlarını, Bu topraklar için kanlarını döken, Tüm şehit ve gazilerimizi bir kez daha rahmetle, minnetle anıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti masa başında kurulmamış, Sınırları cetvelle çizilmemiştir.

Bu topraklar, “Kuvayı Milliyecilerin katli vaciptir” diye fetva veren Saray Şeyhülislamı Dürrizade, Nemrut Mustafa Paşa, Ahmet Anzavur, Ali Kemal gibi sayısız haine rağmen, Emperyalistlerden kurtarılmıştır. Bunların bir kısmı İngiliz zırhlılarıyla kaçmıştır. Ülkemizde kalanların ise, Cumhuriyet ve Atatürk ile sıkıntısı hiç bitmez.

Ya milli gün ve bayramlarımızı anmazlar. Ya da milli günlerimizi Atatürk’süz anarak, Güya intikam peşinde koşarlar. Bunu kifayetsiz gafiller, fesli meczuplar yapsa, “Delidir ne yapsa yeridir” der, geçeriz. Ama bunları, Bizzat Atatürk’ün kurduğu kurumların başındakiler yaparsa, Mazur göremeyiz. Bu yıl, 29 Ekim Cuma’ya denk geldi. Diyanet İşleri Başkanlığı, Cuma hutbesinde Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ü yine anmadı.

"HEM DE ANITKABİR'DE SENDEN BENDEN DİYE AYIRDI"

Atatürk’ün ruhuna Cumhuriyet Bayramında, Bir duayı çok gördü. Ama Diyanetin esirgediği o dualar, Milletimizin dudaklarından sel oldu aktı. Bu yıl 29 Ekim kutlamalarında yaşanan skandallar, Bir değil, iki değil. Fox TV, Cumhuriyet, ANKA Ajansı muhabirlerinin, Anıtkabir’deki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenlerini izlemeleri, Saray şürekâsı tarafından engellendi. Basına sansür uygulandı. Erdoğan Şahsım Rejimi bu defa da, Basını, hem de Anıtkabir’de, sendenbenden diye ayırdı.

Bir başka skandal ise Atatürk’ün manevi huzurunda yaşandı. Erdoğan Anıtkabir defterine, “Cumhuriyetimizi, Dünyanın en güçlü 10 ekonomisinden biri yapmak için Gece gündüz çalışıyoruz. Cumhuriyetimizi, 2023 hedefleriyle buluşturmakta kararlıyız” yazdı. Erdoğan bundan 10 yıl önce, “Türkiye’yi, 2023’te Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokmayı” vadetmişti.

"BU UCUBE REJİMİN İNŞA VE FAALİYET DÖNEMİNDE MİLLİ GELİR KAYBIMIZ 241 MİLYAR DOLAR"

Ama 2023’e iki yıl kala, Ülkemizi, bırakın ilk 10 arasına sokmayı, En güçlü 20 ekonomi liginden düşürdü. Aynı Erdoğan, Anıtkabir defterine utanmadan, sıkılmadan, “Cumhuriyetimizi 2023 hedefleriyle buluşturacağını” yazdı. Hadi millette doğruları söylemiyorsunuz, Bari Atatürk’ün manevi huzurunda, Doğruyu söyleyin. 98 yıllık Cumhuriyet tarihimizde, Dolar cinsinden fert başına gelirin, 7 yıl üst üste düştüğü tek bir dönem var.

O da 2014 ile 2020 arasındaki dönem. Yani Erdoğan şahsım rejiminin inşa edildiği ve iş başı yaptığı dönem. Yine dolar cinsinden milli gelirimizin, Üst üste dört yıl daraldığı sadece iki dönem var. Birincisi 19441947 dönemi, Yani İkinci dünya savaşı ve hemen ardından gelen dönem.

İkincisi ise 2017 ile 2020 arasındaki dönem. Yani Erdoğan Şahsım Rejiminin iş başı yaptığı dönem. Cumhuriyetimizin kurulduğu 1923’ten 2002’ye kadar geçen dönemde, Yani AK Parti iş başı yapana kadar, Bu ülke 1929 Büyük Ekonomik Buhranını, İkinci Dünya Savaşı’nı, Sovyet tehdidini, Kore Savaşı’nı, 1970’lerdeki Petrol Krizlerini, Kıbrıs Barış Harekâtını ve ardından gelen ambargoları, 1961 ve 1980 askeri darbelerini, 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, 1999 Marmara Depremi’ni yaşadı.

Tüm bu kriz ve badirelerin, Milli gelir cinsinden maliyeti 227 milyar dolar oldu. Peki, 2014’ten 2020’ye kadar, Yani bu ucube rejimin inşa ve faaliyet döneminde, Milli gelir kaybımız ne kadar? 241 milyar dolar. Rakamların söylediği gayet açık: “Erdoğan Şahsım Rejiminin tek başına ülkemize verdiği zarar, Bugüne kadar yaşadığımız tüm felaket, Ve krizlerin toplamından çok daha ağır.” Bu hesaplara dayanak teşkil eden rakamlar bize ait değil. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı ve TÜİK’in rakamları.

"İYİ BİR HAFIZAN YOKSA SÖYLEDİĞİN YALANI NOT ET"

Biz boşuna , “Bu ülkenin başına gelmiş en büyük felaket, Erdoğan Şahsım Rejimidir” demiyoruz. Ucube şahsım rejiminde, Türkiye her alanda geriye gitti. Hukukun üstünlüğünden, demokrasinin kalitesine, Basın hürriyetinden, yolsuzluklara kadar her alanda dibe çakıldık. Kurumlarımızın içi boşaltıldı. Bu dönemde millette hesap vermemek kural oldu. Kayınpeder, damat bir oldu, Merkez Bankası kasasındaki 128 milyar doları yok ettiler. Millete hesap vermek yerine, Hakikati gizlemeye çalıştılar.

Ama ne demişler, “İyi bir hafızan yoksa söylediğin yalanı not et. Et ki unutmayasın. ” Erdoğan ilkin çıktı, “Para, Merkez Bankası kasasında… Kaybolan bir şey yok” dedi. Sonra çıktı, “Salgın bahanesiyle, Finansal dalgalanma yaratmak isteyenlere karşı kullandık” dedi. Bir başkası çıktı, “Türkiye’nin 128 milyar dolar satılabilir döviz rezervi hiç olmadı” dedi. Merkez Bankası başkanı çıktı, “Bir protokol dâhilinde, Bu dövizleri 2017’den itibaren sattık” dedi .

En son Hazine ve Maliye Bakanı çıktı, “Yöntemi eleştirebilirsiniz. Ama kimseyi yolsuzlukla suçlayamazsınız” dedi. Ama ardından da, “Bu şekilde döviz satışlarının, Kendi döneminde durdurulduğunu” söylemeyi ihmal etmedi. Yani her kafadan ayrı bir ses çıktı. Bazen de aynı kafadan birkaç ayrı ses çıktı.

Geçtiğimiz hafta, AK Parti Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş çıktı, “128 milyar dolar, 2019 yılının başından, 2021’in ilk yarısına kadar süreyle, Dünyanın yaşadığı pandemi krizi çerçevesinde, Ülkemizde evlerine kapanan, İşyerleri kapanan, Faaliyetlerine devam etmeyen, İşsiz kalan işçilere destek olmak üzere, Bu ülkenin insanlarının menfaatine harcanmıştır” dedi. Tek bir cümleye bu kadar yalanı sığdırmak, Gerçekten büyük marifet! Birincisi ülkemizde pandemi 2019’da başlamadı. Pandemi Türkiye’ye 2020 Mart ayında ulaştı.

Rezervler ne zaman satılmaya başlandı? Merkez Bankası Başkanı, Rezervlerin satış tarihini 2017’ye kadar çekti. Yani, rezervler pandemiden çok önce eritilmeye başlandı. Yani rezervler; 2017’de Ucube Tek Adam Rejimine geçişin oylanacağı referandumu, 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçimini, Ve 2019’daki Yerel Seçimleri kazanmak için satılmış. Döviz kurunu düşük tutabilmek, Ekonomide sahte bir istikrar algısı yaratmak için dövizler satılmış. Erdoğan’ın kerameti kendinden menkul, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” saçmalığını ispat için Rezervler eritilmiş. Yani ülkemizin rezervleri, Erdoğan’ın siyasi menfaat hesaplarına kurban edilmiş.

İkinci yalan ise daha da katmerli: Güya, 128 milyar dolar pandemide işyerleri kapanan, İşsiz kalan yurttaşlarımız için harcanmış. Halep ordaysa, arşın burada. Uluslararası Para Fonu verilerine göre, Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin Salgın nedeniyle yaptığı ilave harcama, Veya vazgeçtiği alacakların toplamı sadece 19 milyar dolar.
"BU HÜKÜMET MİLLETİMİZİ SİNİR HASTASI ETTİ"

Peki, kalan 109 milyar dolara ne oldu? 128 milyar dolar salgında millete dağıtıldıysa, 2020’nin ortalama kurundan, Aile başına 36 bin 464 lira yapar. Eski parayla 36 milyar eden bu parayı alan tek bir aile var mı? Soruyorum; Kedi buradaysa ciğer nerede? Ciğer buradaysa kedi nerede?

Salgında vatandaşlarına, En az doğrudan gelir desteği veren hükümetlerin başında, Erdoğan Şahsım Hükümeti geldi. Bu nedenle çok sayıda müzisyen ve kahveci esnafımız, İşsiz ve çiftçi kardeşimiz canına kıydı. Bu hükümet, milletimizi depresyona soktu. Sinir hastası etti. İşte daha yeni açıklandı. 2020’de Covid 19 kaynaklı, Depresyon ve anksiyete vakalarının artışında, Ülkemiz Avrupa birincisi olmuş. 128 milyar dolar gerçekten millet için harcanmış olsaydı, Millet depresyona girer miydi?

128 milyar dolar meselesi sıradan bir iş değildir. Dünya tarihine geçecek büyüklükte bir finansal fiyaskodur. Rezervlerin eritilmesi kadar, satış yöntemi de Görülmemiş bir skandaldır. Yapılan bu siyasi hovardalık yüzünden, Ortada çok ciddi bir kamu zararı var. Bizim hesaplarımıza göre 128 milyar dolar, Ortalama 6 lira 30 kuruş, 6 lira 40 kuruş civarından satıldı. Bugün dolar kuru 9 lira 55 kuruş civarında. Yani ortada 416 milyar liralık devasa bir kamu zararı var. Bu 128 milyar dolar kimlerin cebine gitti? Kimlere ucuza peşkeş çekildi? Bunlar mutlaka ortaya çıkacak. Hesabı da mutlaka sorulacak.

Bugün dolar kuru 10 liraya dayandıysa, Bunun en önemli sebeplerinden biri de, Milletin 128 milyar dolarının çarçur edilmesidir. Bu nedenle paramız, İçeriden ve dışarıdan gelecek ters dalgalara karşı, Tamamen savunmasız kalmıştır. Bugün hala Merkez Bankası’nın döviz kasası açık veriyor. 22 Ekim itibariyle döviz açığı, 35 milyar 834 milyon dolar. Ama Merkez Bankası Başkanı rezervleri artırmakla böbürleniyor.

Devlet yönetiminde tam bir kahtı rical hüküm sürüyor. Liyakatin yerini, Saraya sadakat aldı. Bilgililer yetkisiz. Yetkililer ise bilgisiz. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın hali ortada. Başkan, AK Parti’nin siyasi komiseri gibi çalışıyor. Oyun esnasında sürekli kural değiştiriyor. Bir gün enflasyonu kırpıp, “Çekirdek enflasyona bakın” diyor.

Çekirdek enflasyon yüksek kalınca, Bu sefer çıkıp, “Çekirdek enflasyona değil, cari açığa bakın” diyor. Türk Lirası değer kaybettikçe, Rekabet gücümüz artacakmış. Rekabet gücümüz artınca ihracatımız artacakmış. İhracat artınca döviz gelirimiz artacakmış. Döviz geliri artınca, TL değer kazanmaya başlayacakmış. TL değer kazanınca da, Enflasyon düşmeye başlayacakmış.

Durum, Nasreddin Hoca’nın çalı fıkrasına benziyor. Nasreddin Hoca alacaklısı kapıya dayanınca; “Borcumu tez vakitte ödeyeceğim” diye söz vermiş. Alacaklı bunun nasıl olacağını sorunca, Hoca; “Kapının önüne çalı ektim, Çalılar ilkbaharda yeşerecek, Sonra dikenleri sertleşecek… Kapının önünden geçen koyunların yünleri dikenlere takılacak… Bunları toplayacağım, Topladığım yünleri kabartacağım, Kirmanda eğireceğim, Sonra iplik yapacağım, İplikleri pazarda satacağım. O zaman senin paranı ödeyeceğim” demiş. Alacaklı haliyle kahkahayı patlatmış. Hiç bozuntuya vermeyen Nasreddin Hoca da cevabı patlatmış. “Ya köftehor… peşin parayı görünce, Gevrek gevrek ne de güzel gülüyorsun!” İşte bunların yaptığı tam da bu… Erdoğan ve şürekâsı 800 milyar dolarlık Türkiye ekonomisini, Deneme tahtasına çevirdiler.

Ama hatalarından hiç nedamet de getirmiyorlar. Merkez Bankası Başkanının, “Artık enflasyona değil, Çekirdek enflasyona bakacağız” dediği gün, Serbest piyasada dolar kuru 8 lira 35 kuruştu. Bugün 9 lira 55 kuruş. Dolar kurundaki 1 lira 20 kuruşluk artış; Dış borç yükümüze 533 milyar lira ekledi. Sadece otoyol, köprü ve tünel geçişler için Yandaş müteahhitlere verilen Garantiler nedeniyle de Hazine’nin sırtına, İlave 29 milyar lira yük bindi.

Bu iki kalemden yazılan kur farkı zararı 562 milyar lira. Peki, bu zararları kim ödeyecek? Elbette millet ödeyecek. Cari açık, cari fazlaya dönene, Döviz geliri artana, Ve enflasyon düşene kadar ne kadar zaman geçecek? Bu arada milletin hali nice olacak? Bunlara cevap yok. Böyle olunca da enflasyon tahmini, Tam bir yapboza döndü. Daha Eylül başında, 2021 sonu için, OVP’ye yüzde 16,2 enflasyon tahmini yazdılar.

Kasım ayına gelmeden buna çizik atıp, Bu yılın enflasyon tahminini yüzde 18,4’e yükselttiler. Meclis’te görüşülen mevcut bütçeyle 2022’de, Enflasyon 6,4 puan düşürülerek, Yüzde 9,8’e indirilecekti. Şimdi yüzde 9,8 enflasyon hedefine ulaşmak için, Enflasyonun 8,6 puan düşürülmesi gerekiyor. Aynı bütçe ve ekonomik dengelerle bu nasıl olacak?

"ÇÜRÜK TAHTA ÇİVİ TUTMAZ"

Ekonomide tüm bunlar yaşanırken, Hazine ve Maliye Bakanı kayıp. Yaşananlara ve yapılanlara bir çift laf edemiyor. Önümüz kış. Hem de kapkara bir kış! Her gün yeni bir zam haberi geliyor. Bu sabaha da zam haberleriyle uyandık. LPG’ye 48 kuruş zam geldi. Elektrik santrallerine ve sanayiye verilen doğal gaza, Yaklaşık yüzde 50 zam yapıldı.

Gelen son zamlarla, Bu yılın tamamında; Doğalgaz sanayi tarifesi yüzde 115, Elektrik üretim santrallerinin tarifesi yüzde 149 arttı. Bu zamlar da iğneden, ipliğe her şeye zincirleme yansıyacak. Konut elektriğine zammın eli kulağında… Şekere yüzde 50 zam geleceği yazılıp, çiziliyor. Zam gelecek diye şeker satışı durmuş durumda. Sıvı yağ fiyatları almış başını gitmiş, Sıvı yağ, “sıvı altın” olmuş.

Markette bir kök marul 10 liraya dayanmış. Kara kış kapımıza dayandı. Ama Erdoğan ve şürekâsından tık yok… Çözümü bulmak yine Genel Başkanımıza düştü. Genel Başkanımız enerji sektörü temsilcileriyle oturdu, görüştü. Dünyadaki uygulamalara baktı. Ve milletimizi korumak için, “Kara Kış Fonu kurulsun” dedi. Kış boyunca elektrik faturalarındaki, KDV ve TRT Fonu’nun kaldırılmasını, Doğal gaz ve mutfak tüpündeki ÖTV ve KDV’nin kaldırılmasını önerdi. Bunları yaparsa hem milletimiz kazançlı çıkar. Hem de siyaseten hükümet kazançlı çıkar. Hükümetin kazancı ona kalsın. Bu umurumuzda değil. Yeter ki millet kazançlı çıksın.

Avrupa’daki tüm hükümetler, Vatandaşlarını yaklaşan kara kıştan korumak için, Hazırlıklarını hızlandırdı. Fransa doğal gaz kullanım bedelini sabitleyeceğini açıkladı. Ayrıca aylık net geliri 2000 Avro’nun altında olanlara, Her ay 100 Avro destek vereceklerini duyurdu. İtalya bu kış aylarında halkın doğalgaz faturalarının, Devlet tarafından karşılanacağını açıkladı. Almanya enerji faturalarındaki vergi yükünü, Aşağıya çekme kararı aldı. Belçika halkın enerji faturalarını hafifletmek için 760 milyon Avro’luk bir paket açıkladı. Çekya enerji üzerinden alınan vergileri sıfırladı. Tüm bunların amacı ne? Halkın enerji faturalarını hafifletmek, Kış aylarında vatandaşlarını korumak. Bizde ise dereye su gelene kadar, Kurbağanın gözü patlayacak.

Ama dediğimiz gibi, Erdoğan Şahsım Hükümeti halen kılını kıpırdatmıyor. Çünkü bunların gönlünde de, Gözünde de artık millet yok. Şimdi de zincir marketlere ceza yağdırıp, Enflasyonun sorumluluğunu, Bu marketlere yıkmaya uğraşıyorlar. Her köşe başında bu marketlerin açılmasına izin veren bunlar. Küçük esnafı ezdiren bunlar. Ama günah keçisi olan bu zincir marketler. Benzin, mazot, gübre, kömür bu marketlerde mi satılıyor? Hayır. Köprü geçiş ücretlerine zammı kim yapıyor? Köprü geçişlerine son bir yılda yüzde 46 zam geldi. Bu zamları Erdoğan yaptı. Şimdi bunların sorumlusu da mı bu marketler?

Alınan kararın Rekabet Kurulu’nda değil, Saray’da kaleme alındığı o kadar bariz ki… Daha Kurul kararını açıklamadan, Dosyanın içeriği yandaş basına servis edilmiş bile… Ne diyelim? Çürük tahta, çivi tutmaz. Bu ucube sistem, iflah olmaz.

TEZKERE

Erdoğan Şahsım Hükümetinin hatalarını, Milletimiz ya cüzdanıyla ya da canıyla ödüyor. Cumhuriyet tarihimizin en büyük dış politika felaketi, Kim ne derse desin Suriye’dir. Suriye krizi, son 10 yıldır, Ülkemizin kaynaklarını, enerjisini bir vampir gibi emip tüketti. Sınırlarımızın içinde 3 milyon 700 bin Suriyeli’ye, Sınırın öte tarafında da, Yine bir o kadar Suriyeliye bakıyoruz.

Güney sınırlarımız Peşaver’e döndü. Antakya’nın hemen yanı başında, İdlib kazanı kaynıyor. Fırat’ın doğusunda ABD, Rusya, PKK ve IŞİD ile karşı karşıyayız. Batısında ise Rusya ve rejim güçleriyle karşı karşıyayız. Böyle bir dönemde Meclise bir tezkere getirildi. Tezkerede özellikle iki husus çok dikkat çekici:

Birincisi Fırat’ın doğusuna yönelik tehdit vurgusu, Tezkereden çıkarılmış. Fırat’ın doğusuna ilişkin tehdit değerlendirmesi, Son tezkereden neden çıkarıldı? ABD’nin TIR’ları Fırat’ın doğusuna silah taşımayı kesti mi? Bu, Biden ile görüşme öncesi, ABD’yi rahatsız etmemek amacıyla mı yapıldı? Ya da Amerika ile yürütülen başka pazarlıklar mı var? İkincisi, tezkerenin süresi neden 2 yıl? Neden seçim dönemini aşacak, Ve yeni seçilecek TBMM’nin iradesine ipotek koyacak şekilde, Bu süre belirlendi?

Anketlerde ve milletin gözünde eriyen Erdoğan, Seçimleri öteleyebilmek için, Suriye’de yeni maceralara mı hazırlanıyor? Mehmetçiğimizin tertemiz kanı üzerinden, Kendine oy devşirmenin hesaplarını mı yapıyor?

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Şahlanan Ekonomide Faturalara 35 Kez Zam Tayyip Erdoğan'ın eski yol arkadaşı Abdüllatif Şener'den bomba iddia: "AKP büyük oy kaybı yaşayacak" Son dakika: AK Parti'li Mehmet Özhaseki, Menderes Türel ve Yusuf Ziya Yılmaz trafik kazası geçirdi Bu nasıl bina denetimi. Binlerce insanın ölümünün sebep olanlar nasıl rahat uyku uyuyacak?